1 gramlık bir virüsün tüm dünyayı nasıl değiştirdiğini geçen 6 aylık sürede gözlemledik. Bu değişimden en çok etkilenen ise otomotiv sektörü oldu. Hem üretimde hem de satışta insana bağımlı olan bu yapıyı gelecekte ne bekliyor. Kurtuluş reçetesi hazır mı? Hedef 2025 mi?
Corona virüs insanlığa ders verir nitelikte sonuçların çıkmasına sebebiyet verdi. Neydi bunlar? Aslında daha çok ilkel olduğumuzu gösterdi. Teknolojik olarak uzaya gidiyoruz ya da robotların üretimde olmasına seviniyoruz veya sürücüsüz otomobil tasarlıyoruz ama 1 gramlık virüsle baş edemiyoruz. Hazırlıksızmışız.
Bu yıkım en çok da üretim yapan firmaları ve tabii otomotiv sektörünü vurdu. Üretimler robot kullanılmasına rağmen durdu. Bayiiler hizmet veremedi. İnsanlar sokağa çıkamadıkları içinde satışlar durdu. Bu zincirleme reaksiyonun etkisi olarakta markalar zarar etmeye başladılar. Yakın zamanda üretim başladı ama neredeyse yarı kapasiteyle. Firmalar satışlarda ki düşüşe paralel olarak üretimi de kıstılar. Avrupada konuşulan konu ise stoklarda çok otomobil olduğu ve öncelikle bu stokların erimesi gerektiği. Ülkemizde, uzun zamandır, stok sıkıntısı çekilmesi enteresan bir tezatlık.
Gelecekte bizi ne bekliyor.
Dünya piyasası %30 daralma bekliyor. 2019 yılında, dünya genelinde, 90 milyon adet olan satış rakamı 2020 de 70 milyon seviyelerine gerileyeceği öngörülüyor. Tekrardan 90 milyon ve üstü satışlar için 2025 yılını beklemek gerekiyor. Ki 2017 yılında 94 milyon adet satış olduğunu hatırlatayım. 2022 yılına kadar ki sürede 44 milyon adetlik satış kaybı olacağı düşünülüyor. Çok büyük rakamlar.
Bölge bölge ele alacak olursak,
ilk virüsün kaynağına bakalım, Çin satışlarda ki büyük düşüşün ardından 2020 yılını 22 milyon adetlik satış seviyesinde kapatacak. 2025 yılında ise 27 milyon seviyelerine çıkması bekleniyor. Bunlar büyük rakamlar. Amerika pazarına baktığımızda ise 2020 yılı 13,5 milyon adetle kapanacağı düşünülürken, Amerikan halkının krizlere daha alışık yapısı, yakıt fiyatlarının ve vergilerin düşük olması, amerikalıların klasik otomobil satışlara yöneleceğini gösteriyor. 2026 hedefinin 17 milyon adet olacağını öngörmek zor olmuyor.
Avrupa da ise durum biraz daha farklı; 2020 de 14 milyon adetlik satış olacağı hesaplanıyor fakat toparlanmanın 3 senede olacağı ve 2023 de gene 20 milyonluk satış adetlerine ulaşılacağı tahmin ediliyor. 2019 yılında Avrupa’da 18,5 milyon adetlik satış rakamına ulaşmıştı.
Üretim tarafına bakacak olursak, örneklemeyi Fransadan yapayım, 2018 de 2.3 milyon adet, 2019 da 2.2 milyon adet hafif araç üretilirken 2020 de bu sayı 1.5 milyon adete geriliyecek. Tahmin edilen 2022 yılından itibaren 1.9 milyonluk üretim adetlerine geri dönüleceği. Ülkemizde durum nedir? Hemen OSD değerlerine bakalım; 2020 yılı Ocak-Mayıs döneminde toplam üretim yüzde 34 ve otomobil üretimi bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 31 oranında azaldı. Bu dönemde, toplam üretim 415 bin 454 adet, otomobil üretimi ise 288 bin 133 adet düzeyinde gerçekleşti. 2019 yılında toplam üretim, bir önceki yıla göre yüzde 6 azalarak, 1 milyon 461 bin adet olarak gerçekleşmişti. Otomobil üretimi ise yüzde 4 azalarak, 983 bin adet olmuştu. Zaten ülkemizin istikrarlı olmayan ekonomik yapısı, ülkemizde üretim yapan markaların bu tür krizlerle nasıl başa çıkacaklarını öğretti.
Artık Otomobil Alınır mı?
Sosyolojik olarakta bakmak gerekirse insanlar neden otomobil alsın ya da var olanı değiştirsin diye sormamız lazım. Soralım: Daha konforlu ve yeni bir modele geçmek bu dönemde elzem mi? Değil. Ekonomik bir otomobile geçmek mi? Evet neden olmasın. Toplu taşımadan kurtulmak ve güvenli bir şekilde işe, okula ulaşmak mı? Bazılarınızdan kesinlikle EVET cevabını duydum bile. Demek ki otomobil bu süreçte de gene elzem bir unsur olarak öne çıkıyor.
Diğer taraftan insanların evde oturduğu dönemde ortaya çıkan temiz dünyanın devamını sağlamak için fosil yakıtlı otomobiller yerine farklı yakıtlı otomobillerin gelişimine ağırlık verilecek. Elektrikli modeller üzerinde fırtınalar koparılsada, pillerin temini ve km sınırı dolasıyla hala istenilen verilerin uzağında. Başta avrupalı firmalar ve ülkeler başta elektrikli otomobiller üretmek için gerekli yatırımın yapılması için kaynak yaratmaya başladılar. Piller en büyük sıkıntı. Alternatif yakıtlarda göz ardı edilmiyor. Ancak Fransa’da ki araştırmacıların öngörüsü ise 2027 yılında satılacak otomobillerin %67’si hibrit, %32’si elektrikli ve sadece %1’i fosil yakıtlı olacağı. İnanması güç belki ama bu üretimlerin sürüdürülebilir ve ulaşılabilir olması gerekiyor.
Evet gelecekte bir değişim mutlaka olacak. Hatta antibakteriyel filitreler üzerine çalışılmaya başlandı. Belki antibakteriyel malzemelerle iç aksam üretimi yapılacak. Ancak görünen şu ki kapasitesi düşen fabrikalar işçilerini çıkarak, yan sanayi de bu düşüşten etkilenecek, bir çok aile işsiz kalacak. Sanal bayiler hız kazanacak. Ama her şeye rağmen insanların doğası gereği çabuk unutma ve eski hayatına dönme güdüsü bu süreçlerin tahminlerden önce düzeleceğini de düşündürmüyor değil. Yeterki işleri olsun.
Yazı: Sinan Akad